DUYULMAYAN FERYADIM
Ben, ben böyle günahkâr doğmadım !
Evet, Müslüman'dı, Müslüman'dı ilk adım.
Ben, ben isyankar doğmadım !
Hayır ! Olmamalı, olamaz bu son adım .
İzleme beni küfür, izleme...
İzleme beni, bilirim ağırdır bedeli.
Nedir bu sapkınlık bilmem nedir!
Hâlâ ne düşünürsün ki be deli !
Küfür, vebâ gibi kaçtığım illet,
Küfür, ve bâki sanılan zillet.
Değmesin istemem sîneme,
Değmesin o iğrenç bed eli !
Şükür, son nefeste son adım,
Son nefeste bile bile adım adım...
İşte budur yılardır,
Duyulmayan feryadım.
|
YENİ GAZEL
--. / .--. / .--. / .--
(mef'ûlü / mefâîlü / mefâîlü / fe'ûlün)
Bir devr-i sefâlet ki melekler bile feryâd ,
Etmekte cehâlet-i ferâset-i zamandan.
Bir devr-i cehâlet ki, cehâlet-i makamdan,
Âtiye açılmış, mutassıb-ı müteaffin.
Gûyâ ilim ordusu rehâvet-i denîden,
Miskin-i dalâlet-i kerahet gibi zâlim.
Çeksem de kehânet ebediyyen,
Farketmeme mani değil itba'ı cehâlet.
Kezzâbı şenâat ki sürekler de peşinden,
Bin bir müteaddid-i belâdan geçerekten,
Vuslat-ı muhabbet-i müdemmir-i tenâkür,
Çeşmimde olur girye-i mantık-ı münvver.
ferâset : Anlayış, seziş, sezgi, zekâ.
âti : Gelecek
mutassıb : Hiçbir yeniliği kabul etmeyen...
müteaffin : Kokuşmuş, çürük
rehâvet : Vücutta görülen gevşeklik, ağırlık.
Tembellik
denî : Alçak, kötü, kişiliksiz (kimse)
miskin : Çok uyuşuk olan (kimse)
Cüzzam hastalığına tutulmuş olan
Âciz, zavallı
dalâlet : Sapkınlık, doğru yoldan ayrılma
kerahet : İğrenme, tiksinme.
ebediyyen : Sonsuza kadar
itba : Tabi' kılmak. Ardına katmak.
kezzâb : Yalancı. Çok yalan söyleyen.
şenâat : İğrençlik, kötülük, alçaklık
müteaddid : Türlü türlü, çeşitli. Bir çok.
Birden fazla.
vuslat : Sevgiliye kavuşma
muhabbet : Dostça konuşma, yârenlik
müdemmir : Yok eden. Helak eden. Mahveden.
tenâkür : Bilmezlikten gelmek. Tecahül etmek.
Çeşm : Göz
girye : Gözyaşı
mantık : Söz
münvver : Aydınlatılmış, ışıklı, nurlu.
|
İLAHİ
Tekbirleri yükselmede Allah diyenin,
Allah diye Allah diye feryat edenin.
Gönlündeki iman ile eyvah diyeni
Yakmaz imiş âteş bile imdad edeni.
Hem nefsini şeytan diye kalpten kovanın,
Cahit gibi, zahit gibi aşık olanın,
Sırtındaki bin bir yükü merkubu imiş
Solmaz imiş arif yüzü solmaz ebeden
Gün görmese bir endişe duymaz ebeden
|